Geçmişte Söke de Göçler |
Administrator tarafından yazıldı. |
Pazar, 28 Ağustos 2011 14:31 |
Geçmişte Söke de Göçler Bu bölümdeki bilgiler özet bilgiler olup, Röportaj ve araştırmalarla elde edilmiştir. Konularda eksiklikler vardır, bilgiler özetlenme aşamasındadır, zamanla tamamlanacaktır. Özetleyen: İ.Caner GENÇ Bu konu ileride ayrı. bir konu olarak araştırılacak ve detaylı 'bir şekilde yazılacaktır. Onun için burada, kısa bir özetleme yapmakla yetineceğiz. Tarihler ve rakamlarda bu yüzden bazı değişmeler olabilecektir. 1-Türkiye'de ilk ciddi nüfus sayımının yapıldığı 1831 yılında sayıları pek bilinmeyen Mora Yarımadası Göçmenleri, gerek TRAKYA ve gerekse Adalar yollu ile Ege, Marmara bölgelerine geldiklerinde bir kol halinde de Söke'ye gelmişlerdir. 2- 1869-1896 yıllarında Trablusgarp ve Adalar yolu ile Türkiye'nin batı sahillerine geldiklerinde ilk kafileler bu tarihte Söke'ye gelmeye başladılar. 3- 1935 yılında tahminen 160 kişi Trablusgarp göçmeni Söke'ye yerleşti. 4- 1936 yılında tahminen 600 kişi Bulgaristan'dan Trakya yolu ile gelen kafile Söke ve civar köylere getirildiler. 5- 1937 yılında 1350 kişi. Bulgaristan ve Trakya yolu ile, 6- 1938 yılında 80 kişi, Bulgaristan ve Trakya yolu ile, 7- 1940 yılında 670 kişi Yunanistan'dan Selanik, Drama ve Katrin dolaylarından, 8- 1952 yıllında 135 kişi, Yunanistan ve Bulgaristan'dan, 9- 1987 yılında 650 kişi Malatya ve Elazığ'dan Yenihisar'a, 10- 1987 yılında 400 kişi Urfa ve Malatya'dan Yenihisar'a, 11- 1939 yılında 150 kişi Bulgaristan'dan, 12- 1990 sonrası-Doğu illerinden Kars, Ağrı, Doğu Beyazıt, Mardin ve Kızıltepe'den yapılan göçler, Söke ve, çevresinin göçleri alarak incelenebilir. Bu göçler hiçbir devirde planlı ve düzenli olmamıştır. Zaten göç olayı daha önceden ayarlanan bir sosyal olay' değildir. Sosyal olay olduktan sonra yapılacaklar konusunda ele alınan olaylardır. Sosyal olayların sonuçları bu bakımdan daha önceden öğrenilemez. Bulgaristandan Söke'ye göçler Tarihi olayların akışı içinde Bulgaristan'dan Türkiye'ye beş ayrı tarihte göç olmuştur. Bu göçleri şu sıra ile inceleyebiliriz. 1-Birinci göç: 93 harbi (1877-78) ve Balkan Harbi (1912) zamanında. Osmanlı Rus harbinde 2-İkinci göç: 1923-1925 arasında. 3-Üçüncü göç: 1927-1935 arasında. 4-Dördüncü göç: 1946-1951 arasında. 5-Beşinci göç: 1989-1990 arasında. Tarihi göç olayları birbirini takip etmiştir. Bu duruma göre Mübadele (Değişim) Anlaşmalarından önce Bulgaristan'dan Türkiye'ye bir göç, mübadeleden sonra Dört Göç olmuştur. •1. Göç 93 Harbi (1877-78) ve Balkan Harbi (1912) zamanında; Osmanlı Rus Savaşı'nın sonunda, Osmanlı İmparatorluğu'nun zayıflayıp, Avrupa topraklarının bir bölümünden yavaş, yavaş geri çekilmesiyle, Avrupa ülkelerinde bulunan Türk toplumları, oralarda hamisiz korumasız kalmaya başlayınca, oralardaki Bulgar komitecileri Türkleri rahatsız etmeye, mallarına, mülklerine zarar vermeye, korkutmaya, Türkleri oralardan kovma çabaları içine girdiler. Ve bu komiteciler oradaki Türklere (canlarından bezdirdiler) dedikleri gibi çok baskı yapmaya başladılar. Bu baskılar altında fazla dayanamayacaklarını anlayan bazı hali vakti iyi, parası olan Türklerin oralardan (Bulgaristan) dan yavaş, yavaş uzaklaşmalarına, Türkiye'ye göçe başlamalarına sebep oldu. 2- İkinci Göç (1923-1925) Bu tarihlerde Bulgaristan'da, Türkleri koruma düşüncesinde olan, İstanbul'da eğitimini tamamlamış ve demokrat görüşleri ile tanınan ve ÇİFTÇİ PARTİSİ lideri aynı zamanda Türkleri çok sevdiğinden "elimden gelse, Bulgar ve Türk sınırını kaldırırım, gidiş geliş serbest olsun" diyen STANBULİSKİ adındaki ve aynı zamanda kralın başbakanı olan bu adamın karşısında, Türkleri hiç sevmeyen, Türk düşmanı olan ve bu yıllar arasında Türk ve Bulgarlardan 30.000 insanı acımasızca öldüren, aynı zamanda STANBULİSKİ'yi de öldüren SANKOF isminde birinin partisi vardı. Bu iki parti arasında amansız bir mücadele hüküm sürüyordu. 3-Üçüncü Göç ( 1927-1935) SANKOF döneminde Türklere yapılan zulüm, acı, felaketler artınca, Bulgaristan'dan Türkiye'ye gene göçler başlamıştır. Türklere yapılan bu sistemli işkenceler, aslında 1938 yılında başlayan İkinci Dünya Savaşı yıllarından 1945 yıllarına kadar devam etmiştir. Türklere karşı Bulgarların asimile etme, (eritme, yok etme) düşünceleri hiçbir zaman durmamıştır. Bir fikir vermek icap ederse, Bulgaristan'dan geçen Tuna nehri sık, sık taşıp su baskınlarına sebep oldukça, bunun önüne geçmek için tahminen 100 kilometreden uzun yüksekliği 7 metreyi bulan su bentlerinin yapımında Bulgarlar değil genelde Türkler çalıştırılıyordu. Çünkü bir küçük el arabası ile yedi metre yükseğe taş, çimento gibi şeyleri taşımak kolay değildi, çok zor, yorucu ve ağır işlerdi.Buralarda çalıştırılanların yüzde doksanı, doksanbeşi Türkler idi. Bu yapılan setler, bu Türklerin emekleri ile yükseltildi. 4-Dördüncü Göç (1946-1951) Bu göç, rahmetli ADNAN MENDERES Hükümeti devrinde Türk ve Bulgar Hükümetlerinin Mübadele Anlaşmaları gereğince gerçekleşmiştir Birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci göçler adı altında incelediğimiz bu göçler, çoğunlukla; PLEVNE, ŞUMNU, RUSÇUK, RAZGRAD (Deliorman), KIRCALİ, VARNA, DOBRUCA, FİLİBE, LOFÇA ve HASKÖY gibi vilayetleri ile şehir ve köylerinde yaşayan tahminen 250.000 Türkün göçleri ile ilgilidir. Bu rakam küçük bir rakam değildir. 5- Beşinci Göç (1989-1990) Bu göçler rahmetli TURGUT ÖZAL'ın reisicumhurluğu zamanında bir yılda Bulgaristan'dan Türkiye'ye göçler olmuştur. Bu BEŞİNCİ GÖÇTE Türkiye'ye 200.000 kadar kişinin geldiği tahmin ediliyor. Bunların çoğu BURSA ve İSTANBUL dolaylarına gidip yerleştiler. Fakat bu göçte Türkiye'ye gelen Türklerin çoğu kendi düşüncelerine göre hareket ettiler, Türkiye'de yerleşmek istemediler, buralara kendilerini adapte edemediler (uygunluk gösteremediler) Bulgaristan'a geri döndüler. Bu beşinci göçe kadar gelen dört büyük göç ile gelenler işe Türkiye'den hiç ayrılmadılar. Bulgaristan'dan gelen göçmen Türkler, yalnız PLEVNE vilayetinin içinden değil çoğunlukla bu vilayete bağlı, NİĞBOLU, ŞİŞTOV, BEGLEŞ, ÇÜRÜKOVA, TOROS, LEŞNİDSA, GRADEŞNİTSA, TURSKİ İZVOR, BORMA, ROMCA, KOMAN, KNİJA gibi şehir, belde ve köylerden gelen insanlardı. Bu beş göç olarak belirlenen tarihlerde, tarihi kaynaklardan öğrendiğimize göre 1821 yılında yapılan sayımda Bulgaristan'daki Türklerin nüfusu 1.500.000 iken 1951'e ve 1990'a kadar bu nüfusun çoğu, telef olmuş; bir kısmı göç etmiş, bir kısmı Bulgaristan'da kalmıştır. Bu göçler sebebiyle, Türkiye'ye göç etmiş insanların hemen çoğunun aileleri parçalanmış, bir kısmı Bulgaristan'da bir kısmı Türkiye'de kalmıştır. Göç, aslında çok önemli ve büyük bir sosyal olaydır. Bir memleketten başka yere giden DIŞ GÖÇLER, bu DIŞ GÖÇLERİ içine alan ülkelerde de, büyük sosyal kitle değişmeleri olmuştur. Ekonomik problemler yaratan bu büyük NÜFUS HAREKETLERİ ülkelerin sosyolojik, demografik, kültürel ve politik yönleriyle ayrı, ayrı üzerinde durulacak, akla gelen veya gelmeyen çözümsüzlükleri ortaya çıkarmıştır. Harpler, hastalıklar, tabii afetler, rejim değişiklikleri bu göçleri yaratan faktörlerin başında gelmektedir. Balkan harbinden önce ve harp zamanı Türkiye'ye göç edenler mübadele (Değişim Anlaşmasına) göre değil, canlarını Bulgarlardan kurtarmak için yapılmıştır. Yukarıda isimlerini yazdığımız yerlere gelip yerleşmişlerdir. 1923-1925 yıllan arasında Türkiye'ye gelenler çoğunlukla, Trakya, Çanakkale, Kütahya ve Adapazarı dolaylarına yerleşti. 1936 1937 arasında göçler bir ara durduruldu. Bu tarihlerde rüşvet vererek, bazı Bulgarların yardımı ile Türkiye'ye göç yapılabiliyordu, parası olanlar sınırdan kaçak olarak geçiriliyordu. 1939-1940 yıllan arasında da bir ara Türkiye'ye göçler yasaklandı, sınırlar kapatıldı. 1950 yılında anlaşmalarla göçler açıldı, iskan hareketleri başladı, bu tarihlerde Bulgaristan'dan Türkiye'ye gelen Bulgaristan göçmeni Türkler YOZGAT, URFA ve MARDİN yörelerine yerleştirildiler. İrandan Söke'ye Göçler 1930 yılında HALIKAN aşireti, HALİT Beyin idaresinde 1000 (bin ev) halkı, türlü sıkıntılar içinde, doğudan batıya göç etmeye başladı. Bu göç eden insanlar önce AYDIN'a oradan Söke-Bağarası'na, Sazlıköye getirilerek yerleştirildiler Sırp Makedonyası Göçleri Makedonya'dan Türkiye'ye üç ayrı zaman aralığında göçler olmuştur. Birinci göçler 1928 yılında başladı. ikinci göçler 1928-1950 yıllan arasında. Üçüncü göçler 1954-1960 yıllan arasında. a) BİRİNCİ GÖÇLER Bu göçler 1928 yılında Makedonya'da Gevgeli (Doyran) ve etrafındaki köylerde oturanlar Türkiye'ye serbest olarak gelme imkanlarına sahip idiler, bu gelme işleri pasaport almak suretiyle oluyordu. O tarihlerde, çevrede ufak tefek çatışmalar ve huzursuzluklar olduğu için Türkler arasında rahatsızlık başladı. Bu 1928 göçlerinin sebeplerinden biri de bu olaylar sayılabilir. Türkiye'ye yapılan göçler sonunda gelenler gruplar halinde, İstanbul, Bursa, Aydın, İzmir, Selçuk, Söke yörelerine geldiler. Bu 1927 göçmenlerine Türk Hükümeti o zaman onar dönüm arazi verdi, ev vermedi, gelenler kira ile ev buldular veya evlerini kendileri yaptılar. Söke'ye gelenler; daha çok Özbeyyenikoy, Savuca, Güllübahçe, Tuzburgazı, Doğanbey köylerine yerleştiler. Bu gelenler yanlarında eşya getiremediler. Göçler yolu ile Türkiye'ye gelenler Gevgeli'den, Ustrumca'dan, İştip'ten, Koçana'dan, Köprülü'den, Kavador'dan ve dolaylarından geldiler. b) İKİNCİ GÖÇLER Bu göçler 1928-1950 yıllan arasında az denecek kadar oldu. Bu yıllar arasında Makedonya'da halk rahat ve huzur içinde idi. Başlangıçta göç oldu ise de sonradan sınırlar kapatıldığı için göçler durduruldu. c) ÜÇÜNCÜ GÖÇLER Asıl çoğunluk halindeki göçler 1954-1960 yılları arasında olmuştur Yanya Bölgesinden Gelen Arnavut Göçü 93 harbinden önce Yunanistan'ın idaresindeki ARNAVUTLARIN yüzde 5'i veya 10'u Türkçe okuyup yazma biliyordu, Arnavutluk tarafındaki Arnavutların %90'ı Türkçe yani o devirde Osmanlıcayı okuyup yazmasını biliyorlardı. Arnavutluk'tan Söke'ye gelen Arnavutların çoğu okur yazar insanlardı. Fakat meslekleri çoğunlukla çobanlık ve çiftçilik idi. Okuma yazma bilen Arnavutlar çoğunlukla YİROKASTRA, SARANDA, DİLVİNA yörelerinden gelen insanlardı. Kılık ve kıyafetleri bugünkü kıyafetlerin aynısı idi. Genelde bu gelenler içinde sanatkar yoktu. Söke'ye gelen başlıca Arnavut aileler: ESAT CAMAY Ailesi, TALİP KOYUNCUOĞLU, ÖMER KOYUNCUOĞLU AİLESİ,AKİF AKKOYUN KAMBER AKKOYUN AİLESİ, ABİDİN AKKOYUN (Güllübahçe'den geldiler),Doğanbey'den gelen HALİL VE APTULLAH KOYUNCU Aileleri, MALİK DANSIK AİLESİ, ARNAVUT HÜSEYİN POLAT AİLESİ, ÖMER AİLESİ, İDRİS AİLESİ, MAHMUT AİLESİ, FERİT AİLESİ, AŞAN AİLESİ, ARİF KAŞ AİLESİ, ŞEVKET YALÇINKAYA AİLESİ, KERİM ÇAPAR AİLESİ, APTULLAH ÇAPAR AİLESİ. TALİP ÇAVUŞ AİLESİ, RECEP ÇELİK AİLESİ, ARNAVUT BEYAZ AİLESİ, YUSUF ÇAPAR AİLESİ, TESTİCİ MEHMET AİLESİ, BEŞİK AİLESİ, BAYRAM AİLESİ, ARNAVUT HASAN AİLESİ, DANYAL AİLESİ, BANUŞ AİLESİ, BEZİNA AİLESİ, Arnavut CİZYO KAHYO Ailesi, KARADAVUT AİLESİNDEN, Tahminen yüz yılı aşkın bir zaman önce Trablusgarp'tan buralara gelen ailelerin, Türkiye'ye gelip gitmek serbest olduklarından kendi istekleri ile geldiler. Bu aileler geldikleri yerlerde, çiftçilik ve bahçıvanlık, hurma, zeytin, yemiş (incir)de yetiştiriyorlardı. O tarihlerde Trablusgarp'ta parasızlık ve sıkıntı olduğu için buralara geldiler. Bu ailelerin çoğu buralara geldikleri zaman sazdan hasır örmesini çok iyi biliyorlardı, yapılan bütün röportajlarda, bu Libya-Trablusgarp kökenli ailelerin hemen hepsinin hasır örmede usta olduklarını öğrendim. Trablusgarp, Osmanlı İmparatorluğunun idaresinde olduğu için, geliş ve gidişler serbest idi. 1930-1935-1940. O yıllarda Arap aileler deve etini severek alıp yiyorlardı. Hatta bazı Trablusgarplı aileler özel olarak develeri keser parçalar, bu parçaları bol, bol tuzlayıp, urganlarla asıp, kurutup kışın deve etini pastırma olarak yerlerdi. Gene öğrendiğime göre Trablusgarplı ailelerin en çok sevdikleri yemekleri başında, KUSKUSA, ARAP AŞI, MAKARNA, HAMUR ÇORBALARI, DEVE ETİ PASTIRMASI. Bu yemeklerin bundan 60-70-80 yıl önce çok revaçta olduğunu, konuştuğum kişiler söylüyorlar. Trablusgarplı hanımların yegane giyimlerine ZAR diyorlardı, genelde üst kısmı ile başlarını ve yüzlerini örterek dışarı çıkarlardı. Bayanların giydikleri dış elbiselerinin tamamına ZAR deniyordu. Erkekler ise kilot pantolon, kırmızı fes, siyah püskül giyerler ve takarlardı. Yunan harbinden önce bu fesleri takarlardı. Tespit ettiğimiz ailelerin bazıları şunlardır. DERİCİ HACI ÖMER ÖZDERİCİOĞLU AİLESİ, DERİCİ HACI ÖMER ÖZDERİCİOĞLU'NUN Girit Adası Göçleri SÖKEYE KURTULUŞ SAVAŞI ÖNCESİ VE SONRASI GELEN GİRİTLİLER GİRİTLİLERİN SÖKE'DE İLK YERLEŞİM YERLERİ SÖKEYE Kurtuluş Savaşı öncesi ve sonrasında Avrupa'dan, Adalardan gelen bütün göçmen aileler, genelde kendi şehrinden, bucağından, köyünden olan arkadaşlarının, ahbaplarımın, akrabalarımın yanına gidip yerleşmişler, oturmuşlar ve geçimlerini sürdürmüşlerdir. Böyle bir toplanma, birleşme durumunu, bu sahneleri, tabloları yaratmış olan daima sosyolojik ve psikolojik dürtüler olmuştur. Toplumdan soyutlaşmamış olmak, bu göçmen aileleri daima birbirlerine yaklaştırmıştır. Bunun içindir ki, Söke'ye gelen Giritliler, Söke'nin belli noktalarında toplanmışlardır. Söke'ye gelen Giritlilerin en kalabalık olarak yerleştikleri yerler sırası ile; 1-Cumhuriyet Mahallesi 2-Çeltikçi Mahallesi 3-Yenicami Mahallesi 4-Fevzi Paşa Mahallesi 5-Konak Mahallesi ABELAKİ: (Abelâki Mahallesi diye bir mahalle yok, bu mahalle Konak Mahallesine bağlı bir bölümdür, fakat öteden beri halkımız, burası ayrı bir mahalle imiş gibi ABELAKI Mahallesi diye isimlendirmektedir.) Bugün Söke'nin sekiz mahallesinden yalnız yukarıdaki yerlerde Giritliler yerleşmişlerdir. Giritliler, Söke'nin hiçbir beldesine, köyüne gidip yerleşmemişler, yalnız, Söke Merkezinde kalmışlardır. yazılı kaynaklardan öğrendiğimize göre, yapılan sayımlarda; 1687 YILINDA GİRİTTE 30.000 TÜRK VAR İKEN 194 YIL SONRA TÜRK NÜFUSU 73.234 KİŞİ OLMUŞTUR. GİRİTTE TÜRK DEVRİ 1669-1898 ARASINDA GEÇEN 229 YIL DEVAM ETTİ. Bu 229 YILDA YUNANLILAR TÜRLÜ SEBEBLERLE, DIŞ GÜÇLERİNDE YARDIMI İLE GİRİT ADASINDA; 1692 de Ayaklanma veya isyan hareketleri 1770 de Ayaklanma veya isyan hareketleri 1841 de Ayaklanma veya isyan hareketleri 1858 de Ayaklanma veya isyan hareketleri 1866-1869 da Ayaklanma veya isyan hareketleri 1878 de Ayaklanma veya isyan hareketleri 1889 da Ayaklanma veya isyan hareketleri 1895-1896 da olmak üzere çeşitli tarihlerde isyan (ayaklanma) yapmıştır. BU İHTİLALERİN HEPSİNDE YÜZLERCE, BİNLERCE TÜRK KANI AKITILDI. ALTINCI İHTİLALİN BAŞLAMASINDAN SONRA, TÜRKLER KİTLELER HALİNDE ADADAN ÇIKIP, DİĞER ADALARA, ANADOLUYA GELMEYE BAŞLADILAR. DAHA DOĞRUSU ZULÜM VE İŞKENCE SEBEBİ İLE DOĞDUKLARI, BÜYÜDÜKLERİ VATANLARINDAN KOVULDULAR, AÇ, PERİŞAN, PARA YOK, PUL YOK BİÇARELİK İÇİNDE CANLARINI ZOR KURTARIP, GİRİT'İ TERK ETTİLER. ORADA DOĞUP BÜYÜYEN DEDELERİMİZ NİNELERİMİZİN DEDİKLERİ GİBİ GİRİT ONLAR İÇİN, ÖLÜNCEYE KADAR; (İ PADERMİ KRİTİ) (KAHROLASI GİRİT) OLARAK KALDI, ANILDI. İŞTE SÖKE'NİN DİĞER MAHALLELERİ GİBİ YENİ MESCİT MAHALLESİNE GELEN GİRİT GÖÇMENLERİ, TAHMİNEN 125 YIL ÖNCE 1875 YILLARINDA BEŞER ONAR AİLELER HALİNDE SÖKEYE GELMEYE BAŞLADILAR. Bu gelen GİRİTLİ TÜRK AİLELERİ, geçimlerini sağlamak için, 1-Miyan kökü kazmak, 2-Bağ budamak, bağ çapalamak, 3-Zeytin budamak, 4-Her çeşit ağaç işlerinde çalışmak, 5-Sebzecilik yapmak, 6-Çiftçilik yapmak gibi Çalışmalar sürdürmüş, ekmek paralarını kazanmak için uğraşmışlardır. Hali vakti yerinde olan, körüklü uskar veya glase derisinden, fakirleri ise Liso derisinden ayakkabı veya çizme giyerlerdi. Genelde Yenicami Mahallesine yerleşen bu GİRİTLİ TÜRK AİLELERİNİN erkekleri, kırmızı kuşak, pantolon, kolsuz yelek, yakasız gömlek giyerler, hanımları siyah ferace denilen yüze örtülen peçe, eteklerine çizgili peştamal takarak gezerlerdi. Erkekleri genelde kasket, bazıları yaşlarına yağlık da bağlarlardı. Bu mahalleye gelen GİRİTLİLER çalışkan insanlar oldukları için, çevreye hemen intibak ederek, Söke halkına faydalı olmaya, bildiklerini yerli halka öğretmekle çok faydalı olmaya öncülük etmişlerdir. Röportajlardan çıkardığımız sonuca göre, Söke'ye gelen GİRİTLİ AİLELER, Söke'nin merkezinde değil, Söke'nin uç ve dış mahallelerinde iskân edilmişlerdir. Bu iskân edilişin nasıl yapıldığını, sebeplerini tam olarak öğrenemedim. Gerek Bulgaristan ve gerek Rumeli'den ve Girit'ten gelenlere sorulduğunda, ortak noktada birleştikleri; Söke 'deki yerli halkın bu gelen göçmenlerin çoğunu istemedikleri gerçeğidir. Girit Göçmeni Aileler (Bu bölüm tamamlanmış değildir) GARİPLER AİLESİ, SAKALLILAR AİLESİ, MUSTAFA KARTAL AİLESİ, ASPRALİ AİLESİ, Bakkal HÜSEYİN AİLESİ, KANTARCI MEHMET EFENDİ AİLESİ, BERBER CEMAL AİLESİ, HALİME HANIM AİLESİ., ODUNCU ŞEVKİ DAYININ AİLESİ, ŞEVKİYE HANIM teyze ve oğlu KAPELO ALİ , GARİP İSMAİL, ARI İBRAHİM AİLESİ, KSEYİNARONUN AİLESİ, KAFKALA SADIK AĞA'NIN AİLESİ, ALİ ÇAVUŞ AİLESİ, KSEYİNARO AİLESİ, KEKİKÇİLER AİLESİ, BAKKAL MOLLALI AİLESİ, DEMİR EFENDİLER AİLESİ (DEMİR YAMAN), DERVİŞ EFENDİ (DERVİŞ YAMAN) DERVİŞ HOCA AİLESİ, BESİM YAMAN AİLESİ, ALİ YAMAN AİLESİ, KAHVECİ VRAKO ALİ AĞA AİLESİ, AHMET AĞA, KÜLLE HASAN AĞA AİLESİ, CİBRAĞOZ İSMAİL AİLESİ, GİRİTLİLERDEN ÇEKİRDEKSİZ HÜSEYİN AİLESİ, AHMET ARAS AİLESİ, TULUMCU İBRAHİM AİLESİ, İBRAHİM TULUMCUNUN KIZKARDEŞİNİN AİLESİ, ALİ CANGÖZ AİLESİ, ARAP AİLESİ, ÇALICI MUSTAFA AİLESİ, EMEKLİ AİLESİ (Mustafa Usta), SABUNCU AİLESİ, KİRKENA TEYZE AİLESİ, ABELAKİDEKİ ONDÖRTLER AİLESİ, İBRAHİM TULUMCU AİLESİ, AĞA ALİ AİLESİ, YUSUF MAHANLAR AİLESİ, MİHRİLLER AİLESİ, MAJERAÇİLER AİLESİ, SANDALYECİ AİLESİ, HASAN AĞA AİLESİ, ALİ ÇEVİK AİLESİ, APTULLAH ÇAVUŞ AİLESİ, AZİZ ONBAŞI AİLESİ, VARİLCİ HÜSEYİN AĞA AİLESİ, BAGARALI ALİ SÜLALESİ, BAHÇEVAN MEHMET ÇAVUŞ AİLESİ, MELEKAÇİ HÜSEYİN AĞA AİLESİ, HİDAYET AĞA AİLESİ (HİDAYET ER) , YALINAYAK HASAN AĞA AİLESİ, DEMİR ALTÜMSEK AİLESİ, HACI RAMAZANLAR AİLESİ, BATAKO HÜSEYİN AĞA AİLESİ, - KODAÇİ HÜSEYİN AİLESİ, PSARO HAYDER AİLESİ, KOCA MUSA AİLESİ, OSMAN AKALIN AİLESİ, MOROYANAKİ AİLESİ , KODALİLER AİLESİ, TOPAL DİHEM AĞA AİLESİ, Mustafa Emekli ailesi, EKSİNDAVELON HÜSEYİN AİLESİ, KOCA MUSA AİLESİ |