Büyükbaş Hayvanlar |
Administrator tarafından yazıldı. |
Pazar, 28 Ağustos 2011 14:23 |
1- (Tek Tırnaklı) büyükbaş hayvanlar Bu hayvanların çevremizde yaşayanlarının belli başlı cinsleri Eşek, Katır, At, Kısrak diye vasıflandırdığımız hayvanlardır. Bugün çevremizin engebeli arazilerin bulunduğu dağ köylerinde bu cins hayvanlar içinde en çok kullanılanı EŞEK cinsidir. EŞEK (Merkep) diğer cinslerine nazaran daha küçük olmasına rağmen köylümüzün bazı yerlerde karşılaştığı zorlukları beraberce paylaşmakta ve köylümüze yardımcı olmaktadır. Bu hayvanlar hem binek, hem yük hayvanı olarak kullanılmaktadır. Bu üç cins hayvandan birinci sırayı Eşekler teşkil etmektedir. Eşek cinsi hayvanın diğer bir ismi ile Merkeptir. Fakat bizim bölgemizde genellikle bu hayvana EŞEK diye söylenegelmektedir. Sıhhatli bir hayvan sayımı olmadığından, bu hayvanların sayılarını tam olarak veremiyoruz. Fakat çevremizde Eşek (Merkep) sayısı at ve katır cinsinden daha çok sayıdadır. Bu hayvanın erkeği ve dişisi de çalıştırılmaktadır. AT ve KISRAK: Çevremizde, sayı itibariyle, eşek (merkep) cinsinden sonra ikinci sırayı alan bu cins hayvanların gerek erkekleri ve gerekse kısrak denen dişileri, insan ve yük taşımacılığında ve koşularda kullanılmaktadır. Bu hayvan da, eşek cinsi gibi türlü işlerde kullanılmakta olan faydalı bir hayvandır. Bazı yerlerde halâ çift sürme işlerinde kullanılan at ve kısrak denilen bu hayvan eşeğe nazaran daha ağır işlerde de kullanılmaktadır. Elli atmış yıl önce Söke'nin ileride işleyeceğimiz ve yazacağımız meşhur Hanları, her Çarşamba günleri sabahın erken saatlerinde civar köylerden gelen köylülerimizin eşek, at, katır kişnemeleri ile bir şenlik köşesi gibi idiler. Onların Söke'ye gelişleri, akşama doğru köy yollarına katılıp dönüşleri unutamayacağımız güzel bir hatıra olarak bilinçlerimizden silinemeyecektir. Forbes Kumpanyasının harasında öyle Kadana (Damızlık) cinsi atlar, binek atları ve Sökemiz dede bir Alabacağı beylerin atları vardı ki, endamlı yürüyüşleri halâ gözlerimizde canlılıkların korumakta KATIR Bu cins hayvan daha ziyade bölgemizde daha yüksek köylerde kullanılan dayanıklı bir hayvan olmakla ün yapmıştır. Bu hayvan cinsi, çevremizde ormancılığın odunculuğun, keresteciliğin, zeytinyağcılığının çok olduğu elli atmış yıl önce daha çok sayıda idi. Bu hayvan cinsi maalesef zamanımızda eşek ve attan sonra sayı itibariyle üçüncü sırada bulunmaktadır. Dağ köylerimizde zeytincilik yapan köylü vatandaşlarımız, büyük tulumlara doldurdukları, zeytinyağlarını Söke'ye bu katırlarla getirirlerdi. Her katıra iki tulum zeytinyağı yüklenirdi, sıra, sıra Albayrak caddesinden Nuh beyin ve Hancı Halil'in hanlarına doğru bir gelişleri vardı ki, palabıyık köylülerimizin bu katırlar üzerinde vakur duruşları görmeye değer bir manzara gibi idi. Bu köylülerimizin pazara, zeytinyağı, küner, peynir taşıdıkları katırları, atlar gibi iri cins katırlardı. Sivri kulaklarını kızgın halleri ile arkaya bir kasma halleri vardı ki, herkes o katırların yanma yanaşmaya pek cesaret edemezdi. Söke ve çevresinde Eşek (merkep), At, Kısrak ve Katır cinsi bu hayvanlarla ilgili çiftlikleri, haraları mevcut değildir. Bu hayvanlardan insan taşıma, yük taşıma, koşum (araba sürme, çift sürme) gibi işlerden faydalanılmaktadır. Ormancılığımızın azalması, tarıma dayalı çalışmaların daha yaygın olması, otlak ve meraların azalması, hayvan yemlerinin pahalılığı, Tarım aletlerinin çoğalması, halkımızın hayvancılığa gerekli önemi verememesi, gibi hatıra gelmeyen sebepler yüzünden çevre hayvancılığımız gün geçtikçe azalmaktadır. Bu yolda halkın bilinçlendirilmesi için, zaman, zaman gerek basın yoluyla, gerek seminer çalışmaları yapmakla, konferanslar tertip edilmekle halkımıza yardımcı olmak gerekmektedir. Bu görevi, köylerimizde çalışan değerli öğretmenlerimiz de yürütebilir halkımızı aydınlatabilirler. 2- (ÇİFT TIRNAKLI) BÜYÜK BAŞ HAYVANLAR Sığır Cinsleri,İnek, Öküz, Boğa, Manda (Camız) Söke çevresinde Çift Tırnaklı büyükbaş hayvanlardan İnek, Öküz, Boğa cinsi hayvanlar beslenmekte ve bu hayvanlardan faydalanılmaktadır. Bu hayvanların çokluk olduğu yerler köylerimizdir, bu köyler dağ köyleri değil, daha ziyade ova köylerimizin bulunduğu engebeli olmayan yerlerdir. Biraz engebeli dağ köylerimizde (yerli sığır) cinsi hayvanlar beslenmektedir. Ova köylerimizde ise melez sığır cinsi daha çok yetiştirilmektedir. Melez sığır cinsi hayvanlar yanında ithal edilen saf sığır cinsi hayvanlar da, ağırlık ve hareket kabiliyetleri yönünden farklılıklar gösterdiğinden dağ köylerinde, engebeli yerlerde bakımları zor olmaktadır, bu cins safkan sığır cinslerine de (kültür sığır cinsi) denilmektedir. Bu sığır cinsi hayvanların toplamı çevremizde büyük baş hayvan olarak 21.000 civarındadır. Bu hayvanların azlığı, Söke ovasında ve çevresinde sulu tarımın yapılması sebebiyledir, bu yüzden bu hayvandık sektörü de ikinci bir ek iş olarak yürütülmektedir. Bu ikinci sırada yürütülen hayvancılığın geliştirilmesi için Devlet tarafından hayvancılığı teşvik çalışmalarına devam edilmektedir, bu arada köylülerimizin, çiftçilerimizin banka kredisiyle hayvan alımlarına yardımcı olunmaktadır. İnek: Çevremizde küçük aile işletmeciliği şeklinde yürütülen çalışmalar içinde bu cins hayvanın aile ekonomisine katkısı oldukça fazladır. Bazı çiftlik sahiplerimizin, çiftliklerinde Montafon ve Holştayn cins ineklerin verimliliğini arttırıcı çalışmalar yapılmaktadır. Söke'de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Tarım Meslek Lise- ' sinde Damızlık Hayvan yetiştiriciliği çalışmaları yapılmaktadır, bu çalışmalar daha ziyade eğitim amaçlıdır. ( Okul 2006 yılında Milli Eğitim Bakanlığına devredilmiş. Okul bölümü Bursa ya taşınmıştır. Bu tarihren sonra Okul Eğitim Merkezi Olarak faaliyetine devam etmektedir. Son sistem süt sığırcılığı yapılmakta olup Söke halkına taze süt satışı yapılmaktadır.Burada süt üretimine gerekli fennî metotlar uygulanmaktadır. Süt üretiminin çevre ekonomisine getirişinin fazla olması, halkımızın bu yolda planlı bir şekilde bilinçlendirilmesi ile mümkün olacaktır. Zaman, zaman teşvik amaçlı düşük kredi ile İnek dağıtımları yapılmış. Fakat bu hayvanların çoğundan verim alınamadığından bu projeler başarısız olmuşlardır ÖKÜZ - DANA - DÜVE : Sığır cinsinin en genci düvedir, düve büyür olgunlaşır dana olur, dana kocayınca öküz haline gelir. Genç'in yaşlanması gibi birşey. Tosun, buzağı, düve; dana, boğa, öküz diye isimlendirilen bu sığır cinsi erkek hayvanların delişmen çağa geldiklerinde güçlerinden etinden, derisinden elde edilen faydalar küçümsenmeyecek bir ekonomik destek olarak karşımıza çıkar. Öküzün kırsal yerlerde, engebeli arazilerde, traktörlerin çalışamayacağı yelerde çift sürme işinde kullanıldıkları yerler çevremizin dağ köylerinde hâlâ geçerliliğini korumaktadır. Bu cins hayvanın da geniş olarak cinsini geliştirecek çalışmalar bölgemizde yaygın değildir. Çünkü yukarıdaki konularda anlatılan sebepler yüzünden bu hayvancılık sektöründe de fazla bir gelişme yoktur. Çoğunlukla yerli hayvanlar çok sayıdadır. Bu çift tırnaklı büyükbaş hayvanların genel bir oranlaması yapılırsa, inek sayısının dana ve öküz sayısından, manda (camız) sayısının öküz sayısından daha az olduğu dikkati çeker. MANDA (CAMIZ) Sığır cinsinden bir hayvan olan bu cins manda, çamurluk, bataklık, sulak yerleri sever. Bilhassa gücü, tarih kitaplarına geçmiş bir hayvandır. Tereyağının fazla tercih edilmesinin sebeplerinden bu olsa gerek. Çevremizde, daha eski yıllarda bu yörenin bataklıklarının fazlalığı sebebiyle bu hayvan daha çok yetiştiriliyordu. Fakat kağnı arabasının gıcırlığı devresi kapandığından bu hayvan nesli de hemen, hemen yok denecek tadar azalmıştır. Bu hayvan cinsi artık o kadar azalmıştır ki, yakın tarihlerde bu çevrede gözlerimiz manda arar oldu. DEVE Söke ve çevresinde artık Deve dediğimiz bu hayvanı güreş zamanlarında görüyoruz. Kırk elli yıl önce, araçların olmadığı yıllarda Söke'nin bilhassa Çeltikçi, Yenicami, Cumhuriyet mahallelerinde, onbeş yirmi devenin geniş avlularında beslendiği bakıldığı evler vardı. Bu hayvanlar titizlikle bakılır ve beslenirdi. Bununla ilgili olarak ileriki yazılarımız da (Söke'de Devecilik) konusunu daha geniş olarak işlemeyi, yazmayı düşünüyoruz. Hepimizin bildiği gibi DEVE gücünden haydalanılan bir hayvandır. Bugün bazı çiftlik damlarında bir iki veya üç adet şeklinde beslenen bu hayvanlar genelde güreş için beslenmekte ve bakılmaktadır. Güneşin doğmasına yakın Bağarasından hareketle Kuşadası'na yol alan öğleden sonra Kuşadası'na varan deve kervanlarının arka arkaya dizilişleri gözümün önüne gelir gibi oluyor. Saman, tütün ve saz balyalarını, büyük odun kütüklerini taşıyan bu cefakâr hayvanlar bugün, nakliye araçlarının çoğalması, bakımlarının pahalı olması, gibi sebeplerle bu devecilik sektörü artık Söke'de kaybolmaya yüz tutmuş gibidir. Develer hörgüçleri ve iyi bir yüzücü oldukları yönleriyle iyi tanınmaktadırlar. Develer çökmüş vaziyette üstündeki onlarca yükle ayağa kalkabilen yegane hayvandır. Develerin hörgüçlerinde su depoladıkları inancı yanlıştır. Hörgüçleri bir yağ deposudur. Su devenin kanında depolanır. Develerin hörgücü sadece bir enerji deposu değildir. Deve buradaki yağın 1 kg sinin havadaki Oksijenle reaksiyonundan 1.1 kg su elde edilebilir. Devenin metabolizmasındaki bu olay deveye yaklaşık bir hafta su içmeden yaşayabilme, bir aydan fazlada bir şey yemeden hayatta kalma gücü verir. Develerin kırmızı kan hücreleri ovaldir. Diğer tüm memelilerde ise yuvarlaktır. Hücrelerin oval olması kandaki suyun azalması durumunda kan akışını kolaylaştırmaktadır. Bu hücreler Deve çok su içtiğinde bile Ozmoz olayından dolayı değişikliğe uğramadan kalabilirler. Devenin Üriner boşaltım sistemi mükemmeldir. Üre yoğun bir sıvı olarak atılır.Tezekleri çok kurudur. Bu nedenle yakacak olarak kullanılabilir. Deve birçok hayvanı öldürebilecek ısı değişikliklerine ve su kaybına dirençlidir. Develerde vücut sıcaklığı gün içerisinde 34 C. den geceleri 41 C ye kadar değişim gösterebilir.Deve bu ısının üzerinde terlemeye başlar. Bu deveye günde vücut suyunu muhafaza etme olanağı verir.Deve su kaybı ile vücut ağırlığının % 25 ini kaybetmeye dayanıklıdır. Devenin kalın postu güneş ışığını yansıtır. Tıraş edilmiş bir deve aşırı sıcaklara karşı % 50 daha dayanıklıdır. Develerin uzun bacakları onları sıcak kumdan korur. Develer kendilerine fırsat verilirse çok iyi yüzerler. Ağızları çok kuvvetlidir. Ağız yapılarıyla dikenli çöl bitkilerini rahatça yiyebilirler. Uzun kirpikleri, kıllı kulaklarıyla, burun yapılarıyla kum fırtınalarına karşı dayanıklıdırlar. Bir taraftaki bacaklarını aynı anda hareket etmeleri sayesinde ve ayak tabanlarının büyük olması nedeniyle kuma batmadan yürüyebilirler. Ayak tabanlarındaki yağ tabakası sıcakta katılaşarak soğukta sıvılaşarak develeri ısıya karşı koruyabilirler. Çölde ve buzda rahatça hareket edebilirler. Bütün develer sıra dışı bir bağışıklık sistemine sahiptirler. Bu onların zor şartlarda yaşam sürmelerine olanak tanır. |